Translate

19 Temmuz 2012 Perşembe

Ömrümce hep düşüne düşüne..

Geçen Muğla'ya gittik. Fethiye'ye şöyle bir tatil yaptık birkaç gün. Ardından tekrar eve döndük. Tekrar aynı hayatlarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.. Bu bana zaten bildiğim bir şeyi tekrar anımsattı, gösterdi.. Hayatta her şey bir an'a ait.. Hayatta her şey yaşandıktan sonra bitiyor. Hayatın kendisi de öyle. Hayat, yaşandıktan sonra geçiyor.. Bir gün öleceğimizi hepimiz biliyoruz. Ne yaparsak yapalım ölünce bitecek. Buna inanmayanımız yoktur herhalde.. Sizin kutsal duygular diye adlandırdığınız, uğruna pek çok şey yaptığınız 'aşk' ölünce bitiyor. Evleriniz, arabalarınız, cep telefonlarınız, sevinçleriniz, üzüntüleriniz.. Her şey ama her şey "ölünce" bitiyor. Peki öyleyse bu bir türlü kurtulamadığımız hayat koşuşturması ne için?.. Beslenen duygular, edilen kavgalar, söylenen sözler, yaşanan her şey ne için? Ortalama bir insan hayatının altmış yıl olduğunu düşünsek, bu altmış yılda insan ne yapar? Heyecanlanıp "altmış çok kısa yaaa ne yapılır kiiii" dememek gerek. Altmış yılda insan eğer yaşamayı bilirse peeek çok şey yapar.. Çoğumuzun hayal edemediği pek çok şey. Peki daha sonra altmış yaşına gelip öldüğünde eline ne kalacak? Hiçbir şey.


Peki hepimiz öldükten sonra da yeni bir hayat olduğunun bilincindeyiz. Bazı beyinlerce öldükten sonra her şey bitermiş. Öyle sonsuz bir karanlıkmış yani. E tabii bunu düşünmek daha korkunç. O pek çalışmadığı belli olan beyinlerin ölümü düşünmeleri daha daha korkunç. Peki bizim gibi aklı olup da ölümden sonrasını düşünenler, eğer sevapların günahlarını geçtiği anda öleceksin ve bu dünyada asıl yaşama amacımız olan cennet'e girebilme savaşından galip geleceksin sözü alsa; kaçımız tamam deriz? Sonucu iyi olduğunu bile bile ölümden korkmayan kaç kişi vardır ki.. Din adamları ölümden hiç korkmuyor mu? Sonsuza kadar yaşayamayacağımız bir gerçek, ölüm sırasında neler olduğu ve daha sonrasında ne olacağı ise büyük bir bilinmezlik. Eğer bir insan çıkıp ben dünyanın ilk gününden beri yaşıyorum ve ölmedim, ölmeyeceğim de.. deseydi ölümsüzlüğe inanırdık. Ya da bir kişi çıkıp ben öldüm ve tecrübelerimi aktarıyorum: ölürken şu oluyor sonrasında da bu. deseydi belki ölüm bize biraz daha tanıdık ve daha az korkunç gelebilirdi. Ama sonunda elbet yaşayacağımız ve hiçbir şekilde nasıl bir şey olduğunu bilmediğimiz bir son (?) var. ve biz bunu bile bile yaşıyoruz. Etrafımızda gördüğümüz tüm materyaller yalan. Aslında hiçbir işimize yaramayan tamamen gelip geçici birer 'şey' ler..

Sanırım bu bilinmezlik karşısında bu düşüncelerin sonu; ot gibi yaşayıp hiçbir şeye değer vermeyip, hiçbir işten keyif alamamak.. Bu yazı bile bir kişi en fazla iki kişi tarafından okunacak ve ardından yok olacak diğer heeeer şey gibi.. Hayat çok boş. İnsan şöyle bir kenara çekilip etrafında neler döndüğüne, kendisi de dahil dünyada insanların neler yaptığına şöyle bir uzaktan bakabilse. Bu yaptıklarının ne için olduğunu bir düşünse ve sonunda 'hiçbir şey için' cevabını alabilse kendisine gülmekten ve acımaktan diğer başka her şeyi unutur sanırım. Tabi bu gülme ve acıma duyguları da son derece fani...

Enteresan bir yolda yürüyoruz. Sonunda ölücez... Umarım dünyaya geliş sebebimizin aslında sağa sola aşık olup veya sağa sola sataşıp kavga etmek olmadığını anlayabiliriz ve sonunda -bu dünyada tüm kaybettiklerimize inat- kazanan oluruz..